İşte o yelpaze üst sınıfın ihtiyaçlarını karşılamaya yönelikti. Yelpaze nesnesi, her abuk ama faydalı icat gibi çekik gözlü dostlarımız Çin’de yelpaze çok daha yaygın ve çeşitliymiş tabi. Tabi o dönem daha Çin'de "çakmacılık" sektörü daha gelişmediği için oricinal yelpazeler modaymış, ya da tabi bu bilgiyi de sallıyorum.
M.S. ( EM ES Hastası değil, Milattan Sonra manasında) 6. yüzyılda Japonya’ya geçtiğinde katlanır yelpaze icat edildi ve kadınlar ayrı ayrı dans, çay vb. yelpazeleri edinirken, erkekler de binicilik, hatta savaş yelpazeleri taşımışlar. Falan filan. Uygurcada “yelpigü” ve “yelpımek” sözcükleri yelpazenin Orta Asya’da kullanılmaya başlandığını gösteriyor. Ucu bize dokanmasa şaşardım.
Ne alaka demeyin, o yelpazeyi METROBÜSTE kullanan 50 yaş üstü manapozlu kadınlar bugünkü konum.
"Ben bu düşes asaletimle nasıl bu kadar hengamenin içine düştüm" iç sesiyle yellerler o yelpazeyi. Daha at kokusundan arındırılmış, "En azından kendi parfümümle havayı az da olsa oksijenliyeyim zaaarr" sallamasıdır o, pöfleyerek de sürekli ama. O teyzelerin yanındaki koltukta oturmak ya da yarattığı hava akımından faydalanmak için 2 metre karelik alanda yer almak her metrobüs yolcusunun arzusudur.
Bir teyze yelliyor, dünya 3 dakikalığına güzelleşiyor.
O değil de ben yelpazeyi sallarken niye hep parmağım katlanmış kağıtların arasından lörç diye yelpazeyi yırtıyor anlamış değilim, galiba bireysel olarak kullanmayı beceremiyorum.
Gülümser Teyze az daha yellesene kız şunu, Zincirlikuyuya kadar!