19 Haziran 2015 Cuma

TURLA GEL

Metrobüsle geziyoruz diye hava yapacak değiliz. Üstelik motosikletiyle Türkiye’yi dolaşacak Gülşah Merve Yüksel’i görünce daha bir şansımıza küsüyoruz(!)


“Gülşah da kim?” demeyin.Daha 21 yaşında bir üniversiteli olan Gülşah Merve Yüksel, Türkiye’de kadınların yaşadığı zorluklara, istismarlara dikkati çekmek amacıyla daha da net söyleyelim; Türk kadınının sesini duyurmak amacıyla 36 günde 28 şehri motosikletle dolaşacak genç kardeşimiz. Azcık televizyon izliyorsan, gazetelere göz atıyorsan,o da olmadı sosyal mecrada fink atıyorsan karşılaşmış olman yüksek ihtimal. Duymadım diyorsan işte şimdi haberin olsun.


Şu unvana bakar mısın; ”Türkiye’nin tamamını motosikletiyle tek başına dolaşacak ilk kadın”. Kulağa nefis geliyor. Tamı tamına 7 Bin kilometre yapacak olan Gülşah, Şile’nin Karadeniz kıyısından başlayıp Türkiye’nin tamamını turlayacak. Vay, vay, vay.

Şimdi iş bu kadar basit mi? Yani Yamaha’sına atladı, gazı verdi, gezdi, konakladı ve evine döndü kolaylığında mı dersin? Hayır! Filistin’e barış gelmesi için yollara düşen İtalyan Aktivist ve sanatçı Pippa Bacca’dan, hikayesini yazarken bile elleri titreten o malum olayın “kaybedeni” Özgecan Aslan’a kadar ne cinayetler gördü bu topraklar. Gülşah Merve Yüksel’in yolculuğu işte bu yüzden “sadece bir motosikler gezisi” değildir. Türkiye’den umudu toptan kesmenin, bir bayan olarak yaşamanın ne kadar riskli olduğunun, ülke insanına tekrar güvenip güvenmemenin bir testi aslında. Merve bu cesareti gösterdi, bakalım geçeceği coğrafyalardaki insanlar testi geçebilecek mi?

Ben bu testi herkesin geçeceğine inananlardanım. Bunu nereden biliyorum,2 gündür Merve’nin perde arkasındaki kahramanlarından Karnaval İletişim’in sosyal medya hesaplarından, geçeceği güzergahlardaki, çevre illerden, civar köylerden, uzak kırsallardan, köyden kentten kısacası; başarı dileyen, kapısını açmaya hazır, yediği yemeyi bölüşmeye hazır, sıkıntı yaşarsan bize ulaş diyenlerden tutun da “amman haa, sakın başına bir şey gelmesin, ihtiyaç anında camımızı kır” diyenlere kadar binlerce mesajlara şahit olmaktayım. Tabi arada “Fatiha okusun”, “otursun oturduğu yerde, dertsiz başına iş açmasın!” diyenler de olsa da, Gülşah’ın cesareti kadar Anadolu’daki- Trakya’daki yurdum insanının bu anaçlığı, evlat sevgisi tamamlatacak 7 Bin kilometreyi. Tabi Merve’ye inanan ve O’na teknik destek veren Yamaha Motor’u da tebrik etmek gerekir, neticede kurumlar ya da firmalar açısından bu bir sponsorluk olarak görülebilir ama destek olunan şeyler “anlamlı” olunca daha bir sosyal sorumluluk yerine getirilmiş oluyor.

Son olarak, Pippa ve Özgecan’ı da anmışken, Gülşah, 24 Temmuz’da Halfeti’de olacak. Halfeti’de 24 Temmuz’da öldürülen Motosiklet gezginleri Engin Öksüz ve Abdullah Türk’ü anmak için özel olarak mola verecek genç kız. Yani bir motosiklet gezisinden çok, çok ama çok daha fazlası. Tabi ki başarılı olur, tabi ki sağ salim, olaysız bir şekilde evine döner Gülşah Merve Yüksel. Dönmeli ! Bu coğrafyanın insanları kadınlarına, kızlarına bunu borçlu...


Haydi Gülşah! Turla gel! 

16 Haziran 2015 Salı

( E ) HEPSİ


Yer bulmak için Kırmızı Başlıklı Kız’ın babaannesini yiyen kurdu aratmayacak kurnazlıktaki pardösülü teyzeler ile vücudunu kül tabağı esintili şampuanla yıkayan bey amcalara kadar onlarca farklı insan tipini irdelemişim Metrobüsgezgini olarak bloğumda. Her seyahat başka bir heyecan, her seyahat farklı bir gözlem.

Metrobüsün en renkli ve sesli tiplerinden biri de “öğrenciler”. Sınavlara hazırlanan ve çalıştığı sayfalara durmadan daireler çizen de, boyu kadar pafta taşıyanlar da hep öğrenciler. 4 kişi bir araya geldiyse ve yüksek sesle kahkaha patlatıyorsa bilin ki onlar öğrencidir. Çoğunlukla orta yaş yolcuları ikiye bölerler. Bir grup, onların eğlencesine, yaşama sevincine, enerjilerine hayran iken ve kendisi de o yollardan geçmişken, bir diğer negatif teyze ve amca grubu da hele bir de “ayakta kaldılarsa- takma dişlerini fırlatacak levıla gelirler. Orta yaş biri olarak ben daha çok 1. Gruba dahil olduğumu söyleyebilirim. Üstelik 4 yaşında bir afacan babası olduğumu düşününce o ilk gruba dahil olmaya kendimi mecbur da hissediyorum. Eski toprakların “ bizim gençliğimizde böyle miydi?”li cümleleri vardı mesela. Hala da var sanırım. Nedir olm bu laf? Neydin yani; gençken paratoneri mi buldun yeniden yoksa tulumbayla su çekerken suyun kaldırma kuvvetini mi keşfettin yeniden? CERN çekirdeğini sen mi çitlettin yoksa? Kabul edelim, her dönem kendi jenerasyonunu, kendi dilini, kendi davranış şekillerini, kendi niteliklerini, kendi “başkalıklarını” yaratıyor.

Akıllı Tercih projesi ile milyonlarca genç ile iletişim halindeyiz. Tam 40 sağlık bölümünü anlattığımız Meslekler Antolojisi çekimlerinde de yüzlerce üniversiteli genç arkadaşımızla bir araya geldik. Özgün ve bambaşka bir dünyaları var. Hayata bakış açıları, hedefleri, çalışma tarzları, soruları, cevapları…Teknoloji çağında olduğumuzdan tevellit, yazılarında da, sorularında da, cevaplarında da, meslek seçimlerinde de aklınıza gelebilecek her şeylerinde ana tema “hız”. Şüphesiz iyi yanları çok fazla. Hedefe odaklı, çözüm için hızlı hareket eden, zaman kaybı yaşamayan, detaylarda boğulmayan bir hız anlayışı. Cevabını da çabuk almak istiyor, mezun olduğunda işi hazır olsun istiyor, işinde yükselmesini de kısa sürede olsun istiyor. Aslında bunlar da negatif yanları, onları da söyleyelim ki faydamız dokunsun. X’ini, Y’sini, Z’sini, hangi kuşak olduğunu bilemem zaten bu kuşaklandırmaları da çok sevmem ama adı her neyse bu yeni neslin, çok zeki bir nesil olduğunu söyleyebilirim. Sadece bu malzemeden iyi bir yemek çıkabilmesi için, çok iyi bir pişme süresi geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. Pişirme dedim de, genç arkadaşlarımız için geçtiğimiz yıllarda yazdığım bir kariyer yazım aklıma geldi. Siz yazıyı okuyun ben de bu yöndeki son istasyona yani Zincirlikuyu’ya gelmek üzereyim. “Son Durak Zincirlikuyu” lafı da manidar, tövbe bismillah ölecek gibi! 



Sabır Taşı
3 adet patlıcan, 3-4 adet orta boy soğan,3-4 adet domatesle beraber, yarım demet maydanoz, 1 adet çarliston biber, 1 tatlı kaşığı biber salçası gerekir “imambayıldı” yapmak için. Kızartmak için de yağ ve kişiye özel miktarda tuz ve karabiber de tabi ki.
Patlıcanları alacalı olacak şekilde soyarsın ve 4 eşit parçaya bölersin. Patlıcanı tuzlu suda bekletirsen acısını da almış olursun. Daha sonra patlıcanı bir süre kızartarak, yağı süzülene kadar soğumaya bırakmak gerek. Soğanlar küçük küçük doğranır ve pembeleşinceye kadar kavrulur. Küp doğranan domatesler, biber ve maydanozla beraber pişirilir. Tuz, karabiber ve yarım bardak kadar sıcak su eklenir ve tüm malzeme pişirilir. Patlıcanları bir tepsiye alarak içi soğan karışımıyla doldurulur. Eğer patlıcanların üzerine az da şeker verilirse tadından da geçilmez. Fırına verdikten sonra yaklaşık 180 derece ısıda en az 10 dakika pişirilmesi gerekir ki imambayıldı tadını bulsun…Ne az ne de fazla…Kaynak, annem! Öyle söylüyor.
                                                                    *
Adapazarı’nda küçük bir motor tamirhanesinden motosiklette dünya şampiyonluğuna ulaştı.16 yaşındayken özel izinle yarışmalara başladığı günden beri parlak kariyer basamaklarını adım adım çıktı. 2001’de Türkiye Supersport ikincisi olduktan sonra hedeflerini yüksek tutarak Avrupa pistlerine adım attı ve elde ettiği şampiyonluklarla dikkatleri üzerine çekti. Yurt dışında 50, Türkiye’de ise 650’den fazla kupa aldı. Motosiklette dünya şampiyonluğuna ulaşan ilk Türk, Kenan Sofuoğlu, bulunduğu yerle yetinmeyerek her gün antrenman yapıyor, saatlerce kondisyon depoluyor. Fizik gücü önemli olduğu için yıllardır fiziğine dikkat ediyor, spor yapmadan duramıyor.
                                                                       *
                                                          
Ceviz ağacı; meyvesi ve kerestesi bakımından oldukça önemli. Meyvesi, A vitamini bakımından zengin ve kolesterol düzenleyici özelliğe sahip. Ayrıca yeşil kabuğundan ve köklerinden boya sanayisinde yararlanılıyor. Eğer bakımı iyi yapılırsa 250 yıl yaşayabilir. Mantar enfeksiyonlarına karşı yılda iki kez ilaçlama yapılması gerekir. Fideyi ilk iki yıl düzenli sulamak çok önemli. Kaman Cevizi, 3 yaşından itibaren ceviz vermeye ve onuncu yıldan itibaren sahibine ekonomik kazanç getirmeye başlar. Leziz para kazanma şansı var yani.
                                                                         *

Son zamanlarda genç stajyerlerde, asistanlarda ve iş hayatına atılan yeni mezunlarda, başarı basamaklarını çok çabuk tırmanıp, kısa zamanda büyük paralar kazanma aceleciliğini görüyorum. Yapılan iş ne olursa olsun, eğer o işi layığıyla yaparsanız, detaylara önem verirseniz, yaptığınız işe fark getirirseniz, kendinize has yorumunuzu katarsanız, işe sahip çıkıp, en önemlisi sabrederseniz, o işte başarılı olursunuz. Yeter ki vazgeçmekten vazgeçin…  

NİKELAJ TURNİKE

"İnsanlık hakkaten ölmemiş":))

Dedirttim...

Metrobüse binmek için akbil'ini basarken 10 Lirasını düşürdüğünü gördüğüm ergenin kalabalıkta peşinden koşup yetişmem o paranın ondan düştüğüne ikna çabam, inanmayınca parayı külah yapıp burnuna sokmam ve zorla vermem:)) Ne zahmetli süreçti olm! ( al şu 10 lirayı,genç adamsın,2 bira içersin:)) Parayı az bulup utandı mı acaba? Ya da daha büyük paraya peşinden koşar mıydım! Hahaha,tabi koşar verirdim!! 200 lirayı da sorgulasaydı akbil turnikesinin nikelajlı demir sapıyla döverdim sevimli sevimli!!



Para bulma mevzusuna gelince. Her insanın imrenebileceği ve salyalarını akıtabileceği düzeyde  "para bulabilitem" yüksek. Görürüm! Yolda yürürken,bankamatikten para çekerken, avel avel gezerken, marketten çıkarken,arabamdan inerken, metrodan çıkarken dahi irili ufaklı miktarlarda para bulmuşluğum var. Sakın bu kadar olduğu düşünülmesin, sabah işe giderken son model Samsung telefondan içi 5 adet yüzlük banknotla süslü cüzdana kadar envayi çeşit ürün bulmuşluğum var. Hee, akıbetini merak ediyorsanız söyleyeyim; telefonun sahibi için S harfinden sevgilisine ulaşmışlığım ve cüzdanı da bulduğum yerin güvenliğine teslim etmişliğim var. Ne yalan söyleyeyim bulduğum banknotların da seri numaralarından sahibine ulaşamayacağıma göre o paraları ezdim tabi. Gelin görün ki 100 TL bulduğum gün 160 TL kırmızı ışıkta geçmişim, cezası eve geldi. Demek ki neymiş? Sadece çalışarak kazanılan para helalmiş ! Ulan nasıl gördün lan beni geçerken terbiyesiz EDS ! Şakaklarımdaki beyaz saçlar bile fotoğrafımda çıkmış !!!