25 Şubat 2015 Çarşamba

BAYAN ÇANTASI

Metrobüste altı, depo veya ardiye olan ya da motorun aksamını kamufle eden alanlardır vardır. Yarım popo sığabilecek yerlerin müdavimidir bu çiroz kızlar. Bence çok ergonomik ve de kullanışlı. En azından ayakta gitmemek adına bedeninin avantajını kullanıyorsun.Bunu da en iyi genç kızlar yapıyor. 

Da, konu bu değil. Her şeyi ekonomik olarak kullanma ve sığdırma bayanların işi. Çanta, bu konunun en zirve eşyası. Bir kadına "al bu dünyanın yarısı senin" diyerek  versen alıp el kadar çantaya sığdırabilir. Düzenli olanı yarım dünyayı çantaya sığdırır, düzensizi ise Ümraniye çöplüğünün Miniatürk versiyonunu kolunda taşır ama neticede "taşır"...

Kadınları anlatmak için kadınca düşünmeli ve onların perspektiflerinden bakabilmeli dedim ve sanal alemde bu konudaki forum yazışmalarına göz attım. Ben çantama cüzdanımı sığdırmakta zorlanırken, kavga çıkma ihtimaline karşı topuklu tek ayakkabı taşıyandan, tahin pekmez taşıyana,İsviçre çakısından göz yaşartıcı spreye,ütüden bigudi tokasına kadar şeytanın aklına gelmeyen ürünler çantada taşınıyormuş. Tabi muzip kızların artı 18 ürünlerini burada yazmayacağım.

Velhasılkelam,araması,ulaşması,kullanması zaman alabilir ama bir kadın ne arıyorsa emin olun o çantasının bir köşesindedir! 

- Kalk kızım geldin, tetanoz olucak bacakların katlamaktan!!

24 Şubat 2015 Salı

ÖLÜMÜNE SEYAHAT



Pazartesi pazartesi içimizi bayıltmak istemediğimden ertelemeli yazımı bugün paylaşıyorum. Konu: Ölüm...

Metrobüste hep komik olaylar yaşanmıyor neticede...

Gariplikler taşıtı metrobüste bir garip ölüm de yaşanmaması kaçınılmazdı tabi. 6 Mayıs  2013’te  Zincirlikuyu metrobüs istasyonundaki bir metrobüsün üzerinde bir ceset bulunmuştu. İşin enteresanı ölen adamın 2 gün boyunca metrobüsün üzerinde gidip geldiği anlaşıldı. Sonradan ifadesi alınan metrobüs şoförü, seyir halindeyken tavanda bir gürültü duyduğunu, inip baktığında ise bir şey fark etmediğini, görmediğini söylemiş.Şakası bile kötü..

Ölen vatandaşla seyahat dedim de aklıma geldi. Genç ve bıçkın dönemlerimizde Fenerbahçe'nin maçını izlemek için Çatalca'dan maça gitmek üzere midibüs tuttuk, 35 kişi. Yolculuk sırasında şarkılar dillerden içkiler damaklardan düşmedi. Neyse maç oynandı, yağmur gibi ataklar, sağdan soldan felç eden sortiler ama maçı 2-1 kaybettik. 

Meğersemoysa ki midibüste yalnız seyahat etmemişiz, şoför amcamız bagajda "içinde cenaze olan tabutu" da taşıyormuş. Bu sevimli sürprizi bize söylememiş olması ve bizim de bilinçsizce çarpılmamış olmamız günün kazananı yapmıştı bizi.Hayat : 1 Ölüm : 0



20 Şubat 2015 Cuma

GİR ARTIK DUŞAKAVİM !

Tasarrufa dönük, suyun idareli kullanımına teşvik eden afişmiş gibi değil mi? Hiç de öyle değil!


Sabahları akşamları metrobüsle seyahat ederken, arabayla seyir halinde afişi okumaya çalışırken seyahatlerin varış noktasını  "tretuar" ve "şarampol" yapacak kadar iri puntolarla göze mesajını sokan bu suya sabuna dokunmayan afişi epeydir yazayım yazayım diyordum, kısmet bugüneymiş.
Zaten az yıkanan,geçtiği yerde koku izi bırakan, dişlerini fırçalamayan, sabahın erken saatinde dahi eline bir sabun sürmeyen insanları gördükçe "bırak suyu kullansın, frenletme be adam!" diyesim geliyor. 

Tasarrufa  tabi ki varız. Yoksa musluğu açıp karşısında mahalleden arkadaşları toplayıp küvette okey oynamıyoruz yani.Suyu lavaboya döküldüğünde Hidrojen ve oksijenlerine ayıranını da görmedim üstelik, duyan var mı bilemiyorum.Diyeceğim şudur ki; Banyoda keselenirken suyumun tonajını sayma arkadaş! Temizlik bir saygı işi,önce kendine, sonra ailene ve sonra etrafındakilere, yabancılara,ülkene, milletine...

Sen bana pankart açarsan ben de sana pankart açmadan sorarım: Türkiye'de son 76 yılda 2 Milyon 403 Bin dekar orman alanı usulsüz açma ve yerleşme nedeniyle zarar görmüş.Bu dönemde tam tamına 1 Milyar 224 Milyon 622 Bin 900 Kilogram ağaç neden kökünden kesilmiş? Bana pankart verme, su ver kardeşim! Su ve hava için de "ağaçları geri ver!"...


- Hayati Abi yavaş at şu kırmızı 5'i, klozete düştü allaasen yaaa..!

19 Şubat 2015 Perşembe

ATIŞTIRMALIKLAR

İmkan:  Herkes kendisi evden tramvayını getirse karda trafik falan olmaz !


Yel’e marketing:   Metrobüs- Mecidiyeköy çıkışında, broşürle ayaküstü İngilizce dil kursu pazarlayan bıçkın delikanlının, bana  “ Abi gitmeyeceksen bari broşürü al da yüzünü yellersin” diyerek tele-marketing’e farklı bir boyut getirmesinin verdiği tebessüm…

Paça Çorba :  Metrobüste, pantolon paçalarını çizme-bot içine sokan Yaman Koper’ciler…Pantolon paçasını 2 karış yukarıda bitiren ve bir karış bacak gösteren Kemal Doğulu’cular.. Lütfen aranızdaki bu paça muhabbetine artık  son verin, öpüp barışın bakiim…


Mağma :  Geçen oturdum kaba bir hesap yaptım. Bir feet’i 30.6 santim, pi’yi 3.14 ve Dolar Euro paritesini de 1.14 aldım. Ortaya çıkan sonuç: 5 günlük çalışma iş günlerimde Metrobüs-metro aktarması yapmak için yer altında yürüdüğüm yol neticesinde haftada toplam 1 gün işe eksik gidiyormuşum! 

18 Şubat 2015 Çarşamba

KAR MAX

Dünyanın en güzel yağış türünün, sosyo-ekonomiyle karışık yağdığı ve "kabus" olarak adlandırıldığı güzel ülkemde, hayatın felce dönmesinin cümle içinde kullanılma halidir "TRAFİK"...Öyle sanardım bugüne kadar. Değilmiş! 
Karda felç olmuş trafikten, hele köprü üzerinde 2 saat çakılı kalan metrobüsten daha da kötüsü de varmış.Ney mi? "İşine geç kalan stresli kızla aynı metrobüse binmiş olmak! "

"İşe geliyim mi?", "işe gelecek miyim?", "geliyor muyuz?", "geliyor muyum?", "gelmek gerek mi?", "geldik ama nasıl döneceğim?" Gelmeseydik daha iyi olmaz mıydı?...."Gelmek" mastarlı 976 soruyu tam 450 telefon görüşmesiyle karşı tarafa sordu. İşin dramatik tarafı ise,  şirketin diğer çalışanları  bunu ekmişler, watsapp genel paylaşımında işe gidilmeyeceğini aralarında konuşmuşlar ama buna haber etmemişler. Bağıra bağıra konuştuğu için neredeyse şirketin bütün sırlarını öğrenecektim ki lanet olsun bir tek banka iban numarasını duyamadım...

Durumu öğrenince Karl Marx'tan Lenin'e kadar bütün iş sektörüne giydirdi tabi ama olan benimle beraber seyahat eden 1245 yolcunun östaki borusuna oldu. O kadar "işe gitmemek için hava şartlarını bahane etti ve zemin hazırladı ki, ilmühaber ve adli sicil kaydımı çıkartıp yerine işe gidecektim neredeyse,       yeter ki Boğaz Köprüsü'nden  aşağı doğru inseydi!!!!!

15 Şubat 2015 Pazar

EVLAT



















Gülmenin ve güldürmenin en çok yakıştığı yaştaki "gencecik" insanlar ölürken, kadınından erkeğine- büyüğünden küçüğüne şiddet başını alıp gitmişken,   çoluğumuzun çocuğumuzun, akrabamızın,arkadaşımızın hatta kendimizin başına bugün ne gelebilecek endişesi taşırken, yaşamanın pahalı ama ölmenin ucuz olduğunu düşünürken,güzel şeyler olacağına insanın ümidi tükenirken...

   İnsanın içinden yazı yazmak da gelmiyor haliyle.


Evlat dünyanın en büyük serveti. Allah herkese evlatlarını bağışlasın, aileye de dayanma gücü versin...

Umutlarımız ve neşemiz öldüğü için uzunca bir süre kapalıyız...

11 Şubat 2015 Çarşamba

NOMOFOBİ NE LA?


Onsuz yapamam!…Yazmadan duramam!…Ya kapandıysa? Ya sesini duyamazsam? Peki ya bağlantımız koparsa?
Bu soruları sevgiliniz için soruyorsanız ne ala, sıfır sorun, yok cep telefonunuz ya da tabletinize serzeniş ediyorsanız üzerinize afiyet, Nomofobik olmuşsunuz!


Nomofobi, cep telefonundan mahrum kalma korkusu. İngilizce “no mobile phobia”dan türetilen “nomofobi” ya da tam meali cep telefonundan mahrum kalma korkusu, özellikle sosyal ağlara sürekli bağlı kalmak isteyen gençleri etkiliyor. “Saykoya bağlamanın” psikolojicesi…
Bir kaç yıl önce SMS’nin bir tür nomofobi olarak görüldüğünü ve durmadan kısa mesaj yazanları tanımlamak için “başparmak nesli” bile dendiğini söyleyen uzmanlar son birkaç yılda dozajın arttığını, mobil internetle akıllı telefonun ormanda 10 bin SMS fantom gücünde olduğunu ifade etti.

Psikolojiden biraz da matematiğe geçelim ve biraz da rakamlar konuşsun:

Türkiye'de geçen yılın ilk 9 ayında 72 milyon cep telefonu hattından 151,5 milyar dakika görüşme yapılmış. Ortalamaya vurulduğunda saniyede 4 bin 119 SMS atılmış. Sakın kendinizi tutmayın ve “yuuuh” deyin.”U” sayısında özgürsünüz, kısıtlamayın. Türkiye, mobil abone başına düşen aylık 370 dakika görüşme ile Avrupa'da birinci olurken, kupanın sapını 297 dakikayla Fransa, 276 dakikayla İsveç tutmuş.

Eğer bu da sizi kesmediyse listeyi biraz genişleteyim. Yapılan bir psikopat araştırmasına göre insanların % 91’i telefonunu 7 gün ve 24 saat kendisine en fazla 1 metre uzaklıkta tutuyormuş. Tutmayan 9 kişiye avuçlar patlayana kadar alkış. Devam. İnsanların % 66’sı uyurken cep telefonunu yanında muhafaza ederken % 26’sı yemek yerken telefonunu da kontrol ediyormuş. Hadi son bir veri daha paylaşayım ve konuyu kapatayım: İnsanların % 20’si telefonunu kaybetmektense evlilik yüzüğünü kaybetmeyi tercih ediyormuş ki bu satırlar eşimin okumaması gereken satır kategorisinde!

Velhasılkelam, “Telefonum her saniye çekiyor mu?”, “Tünele girersem bağlantım kesilir mi?” , “kesilirse ne yaparım?,”  “Facebook’a 5 dakikadır girmedim, yorumlar ne alemde?”  diye tırnak diplerini yontuyor ve beyin loblarını törpülüyorsan, sen de bir Nomofobik’sin dostum ! 


Hadi durağı kaçıracaksın,bırak artık şu telefonu!                                              
Dış ses: Avcılar yönüne gitmek isteyenlerin 34 A hattına aktarma yapması:) 

IQ İLE EQ

Fotoğrafın hikayesine birazdan geleceğim.


IQ VE EQ birleşirse ortaya "insanlık" çıkar.Hep konuşuyoruz,karşı tarafla empati kurabilirsek, onları anlamaya en azından çalışmaya çalışırsak,bencillikten vazgeçersek hakikaten kötülükler azalmaya başlar, daha da ötesi,hayat çekilir olur...

Yol üzerindeki bir cam parçasını çekebilme kapasitesi ne kadar IQ gerektiriyorsa, bunun insanın canını yakabileceğine karşı duygusal hassasiyet de EQ kapasitesi bence.Canının yanmasını önleyeceğimiz kişinin kendimiz ya da akrabamız olmasına gerek olmadığına inanç ise her iki Q'nun birleşimi, kanaatim..

Biraz silüet halinde olsa da fotoğrafın hikayesine gelelim; 
Metrobüsle ilgili yazdıklarımı sadece mizahi eleştiri olarak da görenler çıkıyor, oysa ki çok güzel enstanteneler de oluyor ve  yiğidin hakkını yiğide verme yazısı bu. Metrobüsün şoförü İstanbul'u havaya savuran tipi rüzgarında, köprü üzerindeki motorsikletli gence, adeta metrobüsünü siper ederek Boğaz Köprüsü dışına kadar refakat etti.Sahalarda görmek istediğimiz hareketler.Kahraman kornasını çalar, motorsikletiyle tipide ilerleyemeyen gence sol yanına yakın gitmesini işaret eder,bir köprü boyunca rüzgarını keser...

Güne güzel başlatan, memlekette güzel şeyler olduğuna inancı artıran,insana tekrar "güvenme" duygusunu hatırlatan ince fikir için "teşekkürler Metrobüs şoförü"...

Şoförle konuşmak yasak olmasa yanına gelip diyeceeedim, olmadı:)

10 Şubat 2015 Salı

ŞEYTAN PRADA GİYER







Bazen biri çıkar, bize kim olduğumuzu hatırlatır, tokadını yüzümüze çarpıverir...

Klimanjaro'su var gibiydi, alçak dağlar dahil tüm sıradağları yaratmıştı.

Salına salına yürüdü kalabalıklar arasında,

Issey Miyake'si sıcaktı henüz çok uzağa gitmemişti belli

1.70 cm boyunun 1.90 olmasının yegane 
müsebbibi, kırmızı tabanlı imitasyon Prada'sıydı


Kendine güvendiği belliydi

Ta ki o sese kadar...

Bir anda bütün dünyası karardı

O sesle metrobüs yankılandı

BAKİYENİZ YETERSİZDİR !!! 










( Video için İnci caps'e teşekkürler)

9 Şubat 2015 Pazartesi

KOLESTON 124 AÇIK KESTANE



Şehir geçiyor metrobüsün buğulu camından...

Kentsel dövüşüm içindeki konutlar...Meteoroloji’nin “kar yağcak” diye yaygaraya verdiği ama griye çalan puslu havanın hakim olduğu sıradan bir günde ,duvarlara sıkışmış yeşiller, alışı bol verişi “bankamatik kartlı” merkezler, iriste başlayıp beyinde titreşen reklam panoları, evinden işine giderken dahi güne yorgun başlayan soluk benizler, tahammülü ve kuralı olamayan, tırlattıran trafik…

En az bir kere de olsa gitmek ister insan bulunduğu şehirden. “Astral seyahatlerle” en kalabalık yerlerdir Ege"de sahil kasabaları…Kim bilir  kaç kişi şimdiki işini bırakıp balıkçı olmadı mı? Ayağını, kumlara vuran deniz köpüğünde ıslatmadı mı? O ılgıt benim bu ılgıt senin esen rüzgarın hafifçe yalpalattığı zeytin ağaçları arka fonunda, mavi sandalyesi kıyı köşe lokantasında, şefin tavsiyesini rakıyla yerine getirmeyi sadece ben mi istedim?

Hep deriz de, cesur değiliz kabul edelim...
Kabul edelim şehrin bize sunduğu "gerçekçi" sahte yaşantı "istemem yan cebime koy"umuzdur.


 Ve yine kabul edelim ömür biz…
Yaa şu pis saç kılını çek be kızım ipad"imin üzerinden, dikkat etsene! Sağlıksız ortamda yazı yazdırıyosun bana ! A-a, dip boyan gelmiş kız senin, Koleston 124'mü kullanıyosun? Aslında balyaj yapsa.....Ne diyodum,konuyu dağıttırdın bana; 

Şehir geçiyor metrobüsün buğulu camından...

6 Şubat 2015 Cuma

ÇAĞIN HASTALIĞI : SİKREST





Bulunduğum metrobüste, önde bir amca... 

Desibeli tavan halde telefonda, karşısındakine anlatıyor aynı kelimeyi 563 kez tekrarlayıp bağıra bağıra “Hakkı, sikrest yapma, sikreste girme, sikrest yapmaya değmez bu dünyada,”…

Kod Adı: Sikrest ...

Yemin ediyorum ben girdim sonunda sikreste! Söylemesi daha zor olan kelimeyi aslının yerine kullanıyor, bilmiyor ki taklitler asıllarını yaşatır:)

Bu arada bir de “riks’çiler grubu var ki onlardan da uzak durmak gerekir. Hayatta her şeyi göze alan adamlardır riksçiler,”ben rikse girmem aga” diyorsa dediğine ihtimam, mesafeli olmaya da itina göstereceksin.

Sen şimdi şaka yapıyorum sanıyorsun ama geçen gün Taksim'de bir zabıtanın diğer mesai arkadaşına yol ortasında seslenişini 3G bağlantısıyla size aktarıyorum: Süleymannn, seni tanıdığım güne Nalet Olsun :))) 

Dile kolay: Sikrest...Riks..Nalet Olsun..Kirbit...Şarz...
Hal böyle olunca, yılların kurumu, sayenizde oldu Türk Dil Kurudu !!!!


                                                         Kıvanç Gülmez

5 Şubat 2015 Perşembe

AGORAFOBİ





Sanki 257 Bin kişi aynı şirkette çalışıyoruz, her sabah aynı kişilerle işe gidip akşam aynı kişilerle eve dönüyorum gibi hissediyorum. Her birine tek tek isim koysa insan, isim fihristi biter,  Mustafa, Ahmet ve Mehmet"e en az 3 kez tekrar dönersin! Fotoğraf dün akşamki eve dönüş yolculuğumdaki debisi yüksek insan selinin sadece gözümün görebildiği kısmı. Hani en baştaki 4 kişinin sırtına tabut koysan, seveni bol bir cenaze töreni diye Zincirlikuyu durağına kadar sevabına taşırsın.


Hayır, tek korkum Agorafobi sahibi olmak. Yani halkçası alışveriş merkezi,metrobüs,otobüs, tren gibi yerlerde bulunmak gibi durumlarda ortaya çıkan bir nevi korku. Altına yapmak deyimiyle alakası yok, psikolojik travma hali yani. Allahımm, rabbim sen aklıma mukayyet ol, sübhaneke amin...!

Neyse ki 5 metrobüse yol verdikten sonra bir şekilde vip seyahat ediyorum şu an. Vipten kastım oturabilecek koltuğum var yanlış anlaşılmasın...


Basenini çeker misin kitabımın üzerinden teyzecim, en heyecanlı yerindeyim romanımın! Gel romanıma gir, en sevilmeyen karakter ol, otur, heh!! Sevimsiz...


                                           Kıvanç Gülmez

TABİR-İ CAİZ


O kadar çok yazıyorum ya, bazı arkadaşlarım yeter artık "rüyana girecek" dediler. Merak ettim, metrobüs rüyaya girer mi diye, vallahi girermiş. Daha doğrusu başkalarının rüyasına girmiş ki, rüya tabircilerine akıl danışmış. Tabirin noktasına virgülüne dokunmuyorum,sırtınızı bloğun duvarına verin, camiyi geçince işte tam aşşağıda hikaye.



Rüyada Metrobüs görmek!

Şevval,17, Kadın, Bekar, Öğrenci.
Merhaba, rüyamda metrobüse bindim ve ineceğim durağı kaçırdım. Metrobüs biraz ilerledikten sonra ineceğim dedim ve indim. İndiğim yerde kuzenim ve kardeşimi gördüm, ellerinde poşet vardı. Poşette ikişer tane simit var ve simit istedim, bana ikisi de birer parça simit verdiler. Etrafıma bakındım, bulunduğum yerin altında deniz gibi su temiz ve güzel köprü gibi bir yer vardı ama köprü değildi. Sağıma, soluma baktım, bir tarafı açıktı diğer tarafı da duvar örgülüydü. Bir kaç kişinin yan yana geçebileceği genişlikte açıklık, kapı gibi bir aralığı vardı . Çok teşekkür ederim iyi günler.


Cevap:
Şevval merhaba. Rüyada metrobüs görmek gerçek yaşamınızda bir kavuşma arzunuzu, size yeni bir kimlik arayışı içinde olduğunuzu simgeler.
Rüyada metrobüse binmek, metrobüs ile gitmek, metrobüse bindiğini, metrobüs ile seyahat ettiğini görmek; yeni bir kişisel projeye başlayacağınızı veya üzerinde çalışmakta olduğunuzu ve bu projeyi biran önce bitirmek istediğinizi ifade eder.


Biz bu bloğu boşuna kurmadık,nice sessiz Şevvallerin sesiyiz:)


                                        Kıvanç Gülmez

4 Şubat 2015 Çarşamba

ATIŞTIRMALIKLAR








Pencap


Suriyeli dilenciler bulvarını geçip “kapıdan sarkan yolcuların olduğu metrobüse varınca” Pakistan’da sanıyor kendini deli yüreğim! 




Sigaranın Dumanı

Metrobüsten iner inmez sigaraya sarılıyorsun ya, filmi başa sarıp metrobüste az önce ne yapmış olabileceğini kafamda zuhur ettirmeye çalışıyorum ! Ardına bakmadan defol git ! 



Yağdanlık

O nasıl metabolizma kızım öyle! Doymuş yağ oranı düşük doymamış yağ oranı zirvede kahvaltılık margarin tadında yağ sürmüşsün kafanla metrobüsün camına! Çek bakayım kafanı az kenara not yazayım cama "hiç olmazsa ayda bir de olsa duş al"diye.Pis! 



                                     
                                            Kıvanç Gülmez

METROBÜS ŞAŞAR...



Vatan Şaşmaz

  


                                     



Uzunçayır’dan Zincirlikuyu’ya geçildiğinde metrobüs hattı dışında başlayan sabah Boğaz Köprüsü trafiğinde, tıklım tıklım metrobüste hele bir de koltukta oturuyorsan, bir de cam kenarındaysan olur da bir de trafikte bekleyen araçlardan senin gevşek rahatlığını gören varsa, işte o an sen Vatan Şaşmaz oldun evlat !

Tamam çok da şaapma, gelecek durak iniyosun zaten, şımarma...

                                                              

                                                               Kıvanç Gülmez


                                             

YUKARISI ÇOK KALABALIK


Yukarısı çok kalabalık / yukarısı çok kalabalık / sağına bakma / soluna bakma
yoksa bunalırsın/ bu garip ortamda / fazla durmakla / anca tıkanırsın/ bitti gidip geldik / artık bu yollarda / hadi bıktık artık bu yollardan/ artık dolanmaktan
can cana yan yana / gideriz metroya
hadi düş arkama…








Ünlü Türk düşünürü Mustafa Sandal’ın 2001’de Metro için bestelediği şarkı. Beğenirsin-beğenmezsin, güzel bir prodüksiyon. Eğlenceli en azından. Geleceğim nokta şu: Müzik metro’ya yakışıyor! Metro koridorlarında ud çalan amca da keman çalan genç kız da, darbuka çalan Roman da senfonik ritimlerdeki grup kalabalıkları da estetiktir. Müzik seni çağırır, Metro da. 

Oysa aynısı neden metrobüste olmaz ? Çünkü olamaz ! Çünkü metrobüs yolcusu istese de estetik olamaz. Estetik olmak için durduğu ya da beynini meşgul ettiği an ya metrobüsün açılan kapısını kaçırır ya da sırtına biri basar. Hee metrobüsün içinde müzik olur mu? Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü Caz Korosu metrobüste ACAPELLA performans sergilemişti de inen teyze olmuştu!  Ah benim zalım teyzem, “Hit the road Jack” senin neyine,ver elini öpeyim de ardından umarsızca çık git metrobüsten! Git ! 

                                                Kıvanç Gülmez

KAYIP PROTEZ DİŞ



İETT'nin Karaköy'de “kayıp eşya deposu” bulunuyor. 16 Metrekare bir alan. Burası, İETT’ye bağlı metrobüsler ve diğer toplu taşıma araçlarında yolcuların unuttuğu eşyaların toplandığı yer. Eğer şemsiyenizi, çantanızı, GÖZLÜĞÜNÜZÜ unuttuysanız kurumun internet sitesi üzerinden takip edebiliyorsunuz. 1 Yıl süre ile gidip almazsanız açık artırma ile yeni sahibini bulabiliyor. Buraya kadar normal, anladık güzel de bir hizmet. Ve fakat lakin; nargile, motosiklet kaskı, cezve, ütü, mutfak robotu da neyin nessi Messi! Şaka sanıyor insan başta ama billahi de tillahi de doğru! İETT açıklamasına göre takma dişini unutan da var, arabasının stop lambasını da. Düdüklü tencere ile darbukayı da yazmayayım “oha” diyeceksiniz çünkü. Eşyasını unutanlar için kayıp eşya başvurusu adresini de yazalım ki faydamız olsun: 



 



                                         Adresi de kaybetmeyin ama :)

                                                     

                                                       Kıvanç Gülmez

3 Şubat 2015 Salı

STOCKHOLM

Hep bu sıcak-soğuk hava değişimlerinden, gene Stockholm sendromu olmuşum üstüme iyilik sağlık. Demincekten beri boş metrobüsler seyrüseferde olduğu halde ısrarla dolu olanı kovalıyorum ve direkler arasında akordeon üzerinde yerimi aldım şimdileyin:) 

Off beee, gene amcam simitçi dükkanıyla beraber kepenk açmış ve dalından sıcacık simit koparmış almış, o nassssıl bir koku öyle!  

Koku çok taze ve sıcak olduğuna göre amca da çok uzağa gitmiş olamaz.
-Selam amca, sen bir susamlı simitte 434 kalori olduğunu biliyor musun? Yani Türkçesi maazallah gelişine; Zincirlikuyu  bu yöndeki  son durak olur senin için, ver bakayım bir dal…Çorum’un içinden mi dedin, bizim de orada tanıdıklar var aslında…



                                                          Kıvanç Gülmez

PÜRTELAŞ




"Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek" demiş toprağı bol olsun rahmetli...

Takım elbiseli kocaman adamların, makyajlı çıtı pıtı kızların, paftalı mimarlık öğrencilerinin o boş metrobüs durağa geldiğinde gözlerinin korneasına  kan damarlarının çıkması,


Nur yüzlü sevimli teyzenin kapı açıldığında boştaki ilk koltuğa kelebek gibi uçması, arı gibi konması...


Kendi koltuğa oturduktan sonra arkadaşına da yer tutmak için Uyanık"ın koltuğa uzanması,


Hep telaştan...


Kum saatindeki kumların haznesine dökülme hızından daha hızlıdır metrobüs yolcusu.Hızlı ve Öfkeli...


"Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek"... Mekanın cennet olsun Tolstoy.Sana bu satırları.....Müsait yer burda olmaz teyze, gelecek durakta anca inebilirsin al yanaklı teyzem, pii allahım yaaa, sevimli cahil teyze, kızamıyo da insan :)


                                         Kıvanç Gülmez

BAŞLARKEN...



İlerleyelim beyler!!! Tamam ilerleyelim de yürüye yürüye 2018’e geldim a insafsız! 

Şaka bir yana, her seferi bir aksiyon, her yolculuğu insanlara biriktirdiğim bir anı oldu metrobüs seyahatlerim. Kimini etine kemiğine dokunmadan kimisini de kafama göre makyajlayarak hikayeleştirdim, önce kendim güldüm sonra başkaları da tebessüm etsin istedim. Facebook'ta zaten paylaşıyordum ama benden sonra metrobüse bineceklere de bir yol haritası bırakarak; neyle karşılaşacaklarını bilsinler istedim ve anılarımı "Metrobüs Gezgini" adıyla blog ortamına taşıdım. 

Bloğumda, her durakta, her kilometrede karşıma çıkan absürt kişilerin, ilginç durumların, bu kadar da olmaz denilebilecek rastlantıların  veya “yemin ediyorum aynısını ben de yaşadım ” dedirtebilecek tiplemeleri sayfalarıma taşıyacağım. Ana durakta metrobüsün kapısına denk gelmek  için koşarken, körükte 360 derece dönerken, konservatif seyahatte kaknemsi kokular arasında tutunacak dal ararken keyifle okuyabileceğiniz bir platform olacak.

Bu hikayeleri yaşamaya mecbur eden 17 Milyonluk İstanbul nüfusuna,dünyanın en keşmekeş "ülkelerinden" biri olan İstanbul'a, kirli pardösülü şivesi kayık zalım teyzeye, her seyahatte hamilelerin, yaşlıların ve engellilerin dostu hyper duyarlı Hayati Abi’ye, tepsi büyüklüğündeki telefonuyla işlerini metrobüste bağıra bağıra halleden Plaza Bey’e, geçtiği yerde büyüleyici koku bırakan Kül tabağı Bey’e, kapılar açılır açılmaz boş koltukta yer almak için çita çevikliğiyle koşan Bolt’gillerden Hüseyin Abi’ye teşekkür ederim. Siz olmasaydınız bu eser de olmazdı. Bu arada, eseri kaleme alan kendime, facebook’ta arkadaşlarının yazdıkları “olm bu yazdıklarını  blog yapsan şahane olur” şeklindeki sempatik önerilerini ciddiye alan ve kendime ve yine pes etmeyen, detaycı kişiliği için bendenize çok teşekkür ederim. Unuttuğum ben varsa “ben’den de özür dilerim. 
                                                                         

(Dış Ses ) : Zincirlikuyu bu yöndeki son istasyonumuzdur. Avcılar’a gidecek yolcuların, 34 A hattına aktarma yapması gerekmektedir.


                                                              Kıvanç Gülmez