Yer bulmak için Kırmızı Başlıklı Kız’ın babaannesini yiyen
kurdu aratmayacak kurnazlıktaki pardösülü teyzeler ile vücudunu kül tabağı
esintili şampuanla yıkayan bey amcalara kadar onlarca farklı insan tipini
irdelemişim Metrobüsgezgini olarak bloğumda. Her seyahat başka bir heyecan, her
seyahat farklı bir gözlem.
Metrobüsün en renkli ve sesli tiplerinden biri de
“öğrenciler”. Sınavlara hazırlanan ve çalıştığı sayfalara durmadan daireler
çizen de, boyu kadar pafta taşıyanlar da hep öğrenciler. 4 kişi bir araya
geldiyse ve yüksek sesle kahkaha patlatıyorsa bilin ki onlar öğrencidir.
Çoğunlukla orta yaş yolcuları ikiye bölerler. Bir grup, onların eğlencesine,
yaşama sevincine, enerjilerine hayran iken ve kendisi de o yollardan geçmişken,
bir diğer negatif teyze ve amca grubu da hele bir de “ayakta kaldılarsa- takma
dişlerini fırlatacak levıla gelirler. Orta yaş biri olarak ben daha çok 1.
Gruba dahil olduğumu söyleyebilirim. Üstelik 4 yaşında bir afacan babası
olduğumu düşününce o ilk gruba dahil olmaya kendimi mecbur da hissediyorum.
Eski toprakların “ bizim gençliğimizde böyle miydi?”li cümleleri vardı mesela.
Hala da var sanırım. Nedir olm bu laf? Neydin yani; gençken paratoneri mi
buldun yeniden yoksa tulumbayla su çekerken suyun kaldırma kuvvetini mi keşfettin
yeniden? CERN çekirdeğini sen mi çitlettin yoksa? Kabul edelim, her dönem kendi
jenerasyonunu, kendi dilini, kendi davranış şekillerini, kendi niteliklerini,
kendi “başkalıklarını” yaratıyor.

Akıllı Tercih projesi ile milyonlarca genç ile iletişim halindeyiz.
Tam 40 sağlık bölümünü anlattığımız Meslekler Antolojisi çekimlerinde de
yüzlerce üniversiteli genç arkadaşımızla bir araya geldik. Özgün ve bambaşka
bir dünyaları var. Hayata bakış açıları, hedefleri, çalışma tarzları, soruları,
cevapları…Teknoloji
çağında olduğumuzdan tevellit, yazılarında da, sorularında da, cevaplarında da,
meslek seçimlerinde de aklınıza gelebilecek her şeylerinde ana tema “hız”.
Şüphesiz iyi yanları çok fazla. Hedefe odaklı, çözüm için hızlı hareket eden,
zaman kaybı yaşamayan, detaylarda boğulmayan bir hız anlayışı. Cevabını da
çabuk almak istiyor, mezun olduğunda işi hazır olsun istiyor, işinde
yükselmesini de kısa sürede olsun istiyor. Aslında bunlar da negatif yanları,
onları da söyleyelim ki faydamız dokunsun. X’ini, Y’sini, Z’sini, hangi kuşak
olduğunu bilemem zaten bu kuşaklandırmaları da çok sevmem ama adı her neyse bu
yeni neslin, çok zeki bir nesil olduğunu söyleyebilirim. Sadece bu malzemeden
iyi bir yemek çıkabilmesi için, çok iyi bir pişme süresi geçirmesi gerektiğini
düşünüyorum. Pişirme dedim de, genç arkadaşlarımız için geçtiğimiz yıllarda
yazdığım bir kariyer yazım aklıma geldi. Siz yazıyı okuyun ben de bu yöndeki
son istasyona yani Zincirlikuyu’ya gelmek üzereyim. “Son Durak Zincirlikuyu”
lafı da manidar, tövbe bismillah ölecek gibi!

Sabır
Taşı
3 adet patlıcan, 3-4 adet orta boy soğan,3-4 adet domatesle
beraber, yarım demet maydanoz, 1 adet çarliston biber, 1 tatlı kaşığı biber
salçası gerekir “imambayıldı” yapmak için. Kızartmak için de yağ ve kişiye özel
miktarda tuz ve karabiber de tabi ki.
Patlıcanları alacalı olacak şekilde soyarsın ve 4 eşit
parçaya bölersin. Patlıcanı tuzlu suda bekletirsen acısını da almış olursun.
Daha sonra patlıcanı bir süre kızartarak, yağı süzülene kadar soğumaya bırakmak
gerek. Soğanlar küçük küçük doğranır ve pembeleşinceye kadar kavrulur. Küp
doğranan domatesler, biber ve maydanozla beraber pişirilir. Tuz, karabiber ve yarım
bardak kadar sıcak su eklenir ve tüm malzeme pişirilir. Patlıcanları bir
tepsiye alarak içi soğan karışımıyla doldurulur. Eğer patlıcanların üzerine az
da şeker verilirse tadından da geçilmez. Fırına verdikten sonra yaklaşık 180
derece ısıda en az 10 dakika pişirilmesi gerekir ki imambayıldı tadını
bulsun…Ne az ne de fazla…Kaynak, annem! Öyle söylüyor.
*
Adapazarı’nda küçük bir motor tamirhanesinden motosiklette
dünya şampiyonluğuna ulaştı.16 yaşındayken özel izinle yarışmalara başladığı
günden beri parlak kariyer basamaklarını adım adım çıktı. 2001’de Türkiye
Supersport ikincisi olduktan sonra hedeflerini yüksek tutarak Avrupa pistlerine
adım attı ve elde ettiği şampiyonluklarla dikkatleri üzerine çekti. Yurt
dışında 50, Türkiye’de ise 650’den fazla kupa aldı. Motosiklette dünya
şampiyonluğuna ulaşan ilk Türk, Kenan Sofuoğlu, bulunduğu yerle yetinmeyerek
her gün antrenman yapıyor, saatlerce kondisyon depoluyor. Fizik gücü önemli
olduğu için yıllardır fiziğine dikkat ediyor, spor yapmadan duramıyor.
*
Ceviz ağacı; meyvesi ve kerestesi bakımından oldukça
önemli. Meyvesi, A vitamini bakımından zengin ve kolesterol düzenleyici özelliğe
sahip. Ayrıca yeşil kabuğundan ve köklerinden boya sanayisinde yararlanılıyor.
Eğer bakımı iyi yapılırsa 250 yıl yaşayabilir. Mantar enfeksiyonlarına karşı
yılda iki kez ilaçlama yapılması gerekir. Fideyi ilk iki yıl düzenli sulamak
çok önemli. Kaman Cevizi, 3 yaşından itibaren ceviz vermeye ve onuncu yıldan
itibaren sahibine ekonomik kazanç getirmeye başlar. Leziz para kazanma şansı
var yani.
*
Son zamanlarda genç stajyerlerde, asistanlarda ve iş
hayatına atılan yeni mezunlarda, başarı basamaklarını çok çabuk tırmanıp, kısa
zamanda büyük paralar kazanma aceleciliğini görüyorum. Yapılan iş ne olursa
olsun, eğer o işi layığıyla yaparsanız, detaylara önem verirseniz, yaptığınız
işe fark getirirseniz, kendinize has yorumunuzu katarsanız, işe sahip çıkıp, en
önemlisi sabrederseniz, o işte
başarılı olursunuz. Yeter ki vazgeçmekten
vazgeçin…